- 21 Haziran 2023
- 2206 Views
- Genel
Ben Diyorum “Gemi Batıyor”
Ben Diyorum “Gemi Batıyor”
Siz Diyorsunuz ki
“Olsun Aşağıda Balık Tutarız”
Bu kitap kar amacı güdülmeyen bir kitaptır. Baskısı öz sermayemden karşılanıp bilişim teknolojilerinde işine yeni başlamış, yeni bir işyeri açmış ya da bilişim teknolojilerine meraklı olan kardeşlerimize örnek olmak için kaleme alınmıştır.
Tecrübeli ve mesleğe yeni adım atan meslektaşlarımı ve bu alanda öğretim gören öğrencileri ya da şirket yöneticilerini kapsayan bu sayfalar, özellikle, tecrübeli ve donanımlı meslektaşlarımızın bu çalışmamın üzerindeki görüş ve önerilerini benimle paylaştığı oranda zenginleşecektir.
Değerli fikirlerinizi elektronik postama iletirseniz minnettar olurum.
Bir x yazarın vereceği “taktik” ile yazar olunamayacağını anlamak için, o bilgiler ışığında kalem oynatmak yeterli olacaktır. Zira yazmanın, bir şeyler üretmenin teknik formülleri dışında ucu bucağı ve sınırı yoktur. Bu demek değildir ki, eline her kalem alan kafasına göre bir şeyler üretebilir. Elbette çok uzun bir birikim ve sancıları bitmek bilmeyen bir yaratı sürecinden söz ettiğimizi var sayarsak, bu pek de göze alınabilecek bir deneyim değildir. Yine de formüllere dayalı herhangi bir sanat, salt teknik anlamda yeterli, ancak içerikten neredeyse tamamen yoksun bir sonuç demektir. Günümüzde, eskiye oranla kitap yazmanın da onu birilerine ulaştırmanın da çok daha kolay ve keyifli olduğu düşünülünce, yazan sayısındaki artış garipsenemez. Ancak bu durum şu soruyu akla getirir: Neden kitap yazma ihtiyacı duyar insan? Bu, diğer sanat dallarına göre çok daha masrafsız ve kendi başına, kısıtlı imkanlarla bile yapılabilecek bir üretim olduğu için mi, yoksa diğerlerine nazaran daha hızlı sürede alımlayıcıya ulaşıp yanıt alabilen manevi bir tatmine dönüştüğünden mi bilinmez ama akla Sait Faik’in “Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım” sözü gelir hemen. Yazmadan yaşamda nasıl kalınacağını bilmeyen, kendi varoluşunun temelini sözcüklerle didikleyen bir insanın yazma tutkusu anlaşılabilir. Bu sayede kazandığımız sayısız değerli eser de bu tutkunun ve kendini deşme çabasının sonucudur elbette.
Bir yandan da piyasaya bakıldığında, olmasa da olur yüzlerce yazınsal çöpün dolaştığı düşünülünce bu soru daha da şiddetlenir: Neden kitap yazmak? Artık kitlelere ulaşmanın daha kolay olması mıdır bu itkiyi kuvvetlendiren? Yoksa gerçekten kişisel yayıncılığın, içine kapanmış ve keşfedilmeyi bekleyen yazarlara sunduğu imkan çeşitliliği midir? Ezeli bir manevi tatmin arayışının sonucu olduğu aşikar.
Yazmak önüne geçilebilecek bir tutku olmadığı gibi, acımasızlığı bir kenara bırakıp o nedenlerin sonuçlarıyla ilgilenmek yerinde olacaktır. Sözcüklerin içindeki müziği duymak isteyen Truman Capote’den, “Yazmak, tek başınıza yapabileceğiniz en eğlenceli şeydir.” Diyen Terry Pratchett’e kadar hemen herkesin gerekçesi biriciktir. O nedenle birine neden yazdığı sorulduğunda vereceği cevabın hemen ardına yazma kuralları iliştiriyorsa, oradan uzaklaşmanızı ve kendi yazma nedeninizi bulmanızı önerir yazarlar. Ondan sonrası ise, nasıl ve kim tarafından okunacağına kendi başınıza karar vermek… Sonsuza dek keşfedilmeyi bekleyebilir, bir yayınevinden diğerine koşturabilir, ya da zamanın akıcılığını dikkate alıp kendi kitabınızı yayınlayabilirsiniz.